15 Ocak 2008 Salı

Fenerbahçe'yi tarif ediyorum

Sol yanına Atatürk sevgisini al. Sağ yanına birlik ve bütünlüğün ta kendisini. Ara sokaklardan çıkıldıkça, kocaman bir meydana geleceksiniz. Meydanda milyonlarca tek yürek. Karşınızda dağ gibi ülke sevgisi. İşte Fenerbahçe...

* * *
Taraftarını tek başına onurlu yürüyüşe çağıran, çocukluktan kalan

en değerli aşk. Mum ışıklarıyla karanlık ülkeyi aydınlatan muhteşem topluluk. Coşkusunu kıskandıran biçimde gösteren bir kitle... Hüzünlerin üzerini örten sevinç yumağı. Tribünlerdeki dalga dalga süzülüş, ipekten şelale. Değeri ölçülmeyen bir yürek hazinesi... Futbolun şah damarı. Allah vergisi bir ihtişam! İşte Fenerbahçe...

* * *
Yüz yıllık tarihin kıyısına varabilmek için, bin yıllık emek vermiş bir kulüp. Efsanelerde yerini kapmış. Ne yaptıysa, taraftarıyla birlikte yapmış. Şarkılı bir masal, en anlamlı gerçek. Ateşlere basarak yürüyen takım ruhu. Kıskandıran asalet... Ayakları zincirlense de, başlar göklerde... İşte Fenerbahçe...

* * *
Onda başkalarında olmayan o kadar çok şey var ki! Kazanırken bile büyük kalmayı başarabilen tek beden, tek ruh. Çocuklarımızın kanını emen yarasalara ışık tutan aşk feneri. Gazete ve televizyonların yatak odalarını açığa çıkaran delikanlı duruş. Şampiyonlukları masanın altında değil, sahanın üstünde arayan er yatağı. Yüreklerdeki Samanyolu... İşte Fenerbahçe...

* * *
Karşısında bilmem kaç ortaklı ihanet holdingleri. Karşısında kalleş ordular. Yağmayı pay edenlerin hepsini bir yumrukta yere seren dev... Alev alev yanan yüreklerin çırası. Sırt sırta çarpışan asker namusu. Bir dilim ekmek, bir yudum su... Sırası geldiğinde her şeyin hesabını soran futbol ordusu. İşte Fenerbahçe...

* * *
"Ben seni annemin beni sevdiği kadar seviyorum" diyen çocukların karanfil perisi. "Kazandığında sevmiyorum seni, kaybettiğinde sevdiğim kadar" diyenlerin tek sevgilisi. Sarı güneş, lacivert okyanus. Bir yürek krallığının altın tacı. Ülkenin her karış toprağına kök salmış, yapraklarını bütün çocuklara açmış, onurlu spor ağacı. İşte Fenerbahçe...